DİNİMİZDE CÖMERTLİK

DİNİMİZDE CÖMERTLİK

Güzel ahlakın en yüksek mertebelerinden birisi de cömertliktir. Cömertlik, ikram sahibi olmak, maddi ve manevi serveti İslâmiyet’in emrettiği yerler­de esirgemeden sarfetmektir. Başka bir ifadeyle cömertlik, insanın sahip olduğu imkanlardan muhtaç olanlara meşru ölçüler dahilinde ihsan ve yardımda bulunmasıdır. Cömertlik israf ile cimrilik arasında orta bir yol­dur. 

Cömert insanlar, kendi mallarında sail (açıkça isteyen) ve mahrumların (istemekten çekinen fakirlerin) bir hissesi bulunduğunu Kur’an-ı Kerîm’den ders alır ve muhtaçlara minnetsiz ikramda bulunurlar.98 

Cömert insan verdiğinden zarar etmez, bilakis hem dünya hem ahirette mükafatını fazlasıyla görür. Allah-ü Teâla ahiretteki ücretinden başka, dünyada da onların fakirlere verdikleri mala mukabil kendilerine en az bire on vereceğini vaat etmektedir. 

İhsan makamı büyük bir mertebedir. İnsan bu makama söz ile değil, sevdiği şeylerden vermekle nail olabilir. Nitekim Cenab-ı Hak bir ayet-i kerimede mealen:

“Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe o ihsan makamına nail olamazsınız.”99 buyurur. 

Cömertlik, kimsenin zorlaması olmadan, can u gönülden yapılmalı ve karşılığında övgü, hizmet ve mükafat beklenmemelidir. Başkaları tarafın­dan ister takdir edilsin, ister edilmesin, insan, yalnız rıza-yı ilahiyi esas almalıdır. 

İslâm alimleri cömertliği şöyle derecelendirmişlerdir: 

1. Mürüvvet, muhtaç olanlara lazım olan şeyleri vermektir. 

2. Vefa, akraba ve yakın komşularının geçim işlerinde yardımcı olmak­ tır.

3. İkram, herkese maddi ve manevi yardım yapmaktır (İlmiyle, aklıyla ve malıyla). 

4. Semahat, verdiğini severek vermektir. 

5. Sehavet; malının bir kısmını dağıtarak yapılan cömertliktir. 

6. Cûd; malının çoğunu dağıtıp, geriye azını bırakarak yapılan cömert­liktir. Hazret-i Ebu Bekir’in çoğu zaman cihad için yaptığı yardım gibi. 

7. İsâr, kendi ihtiyacı olduğu halde başkalarını kendine tercih ederek ikramda bulunmaktır. Bu ise, Resul-ü Ekrem (asm) ve ashabının takip ettiği bir yoldur, cömertliğin en üstün ve en son derecesidir. 

Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de isâr hasletinden dolayı ashab-ı kiram’ı övmüş,

“Kendileri ihtiyaç içinde bulunsalar bile, kardeşlerine öncelik verir ve onlara verilmesini tercih ederler.”100 buyurmuştur. 

Hazret-i Huzayfe şöyle anlatıyor: 

“Yermük cenginde yaralılar arasında kalan amcazademi aramak üzere çıktım. Yanımda bir miktar suyum vardı. Amcazademi buldum. 'Su!..'diye seslendi. Tam suyu vereceğim sırada öte­den biri ‘Ah, su!’ diye inledi. Amcazadem ona gitmemi ve suyu ona verme­mi işaret etti. Gittim baktım ki, As’ın oğlu Hişam. Tam su vereceğim sırada öteden biri ‘Su!.. Su!..’ diye inledi. Hişam da beni ona gönderdi. Ona gidin­ceye kadar o ölmüştü. Hişam’a döndüm, o da ölmüştü. Amcazademe geldiğimde o da vefat etmişti. Velhasıl su elimde kaldı. Allah hepsine rahmet etsin." 

Rivayete göre alim bir kadın, Hayyan b. Hilal’in bulunduğu meclise uğradı ve “İçinizde suallerimi cevaplandıracak biri var mı?” diye sordu­ğunda“İstediğinizi sorunuz.” diyerek Hilal’i gösterdiklerinde kadın: 

- Size göre sehâ nedir, diye sordu. Adam: 

- İ’ta (vermek), fazla vermek ve isâr yani başkalarını kendi üzerine tercihtir, dedi. Kadın: 

- Bu anlattığınız dünyadaki sehâdır, ben size dindeki sehâdan soruyo­rum. O nedir, deyince, adam: 

- Gönül arzusu ile Allah-ü Teâla’ya ibadet etmektir, dedi. Kadın: 

- Bu ibadetinizde Allah’tan bir şey ister veya bir mükafat bekler misi­niz, diye tekrar sual edince, bu sefer adam: 

- Tabii bekleriz, dedi. Kadın: 

- Neden mükafat bekliyorsunuz, diye sordu. Adam: 

- Allah Teâla bize en azından bire on va’detti de ondan, dedi. Kadın: 

- Acayib şey, bire on karşılık beklerken hâlâ kendinizi sahilerden mi sanıyorsunuz, dedi. Adam: 

- Ya sana göre sehâ nedir, diye sorunca kadın: 

- İbadetten zevk alarak hiçbir karşılık beklemeden Allah’a kulluk etmektir. Allah ne isterse onu yapar. Allah Teala’nın içinizden geçen bire on karşılığa muttali olduğundan utanmaz mısınız, dedi. 

Cömertlik o kadar yüksek bir mertebedir ki, Kur’an-ı Kerim’de cihad ile aynı seviyede tutulmuştur. 

İnsanın kalbi ve ruhu cömertlik sayesinde temizlenir, berraklaşır, huzu­ra kavuşur ve sıkıntıdan kurtulur. Çünkü kalbi karartan sebeplerden biri de aşırı cimrilik, mal ve dünya sevgisidir. 

Cenab-ı Hak insanı birçok şeyle imtihan ettiği gibi, mal, servet ve hayat ile de imtihan etmektedir. Bu imtihanlardan başarılı çıkmanın yollarından biri de cömertliğin lazımı olan fedakarlıktır. 

Bir zengin malik olduğu servet için ‘Bu mal benim değil, Allah’ın ihsa­nıdır. Ben de Allah’ın bir mülküyüm, bir kuluyum. Bu malı O’nun istediği şekilde harcamalıyım,’ diye düşünmelidir. 

Peygamber Efendimiz (asm.) şöyle buyurmuşlardır:

“Kim canı bir şey istediği hâlde, başkası­nı kendine tercih ederse, günahları bağışlanır.”101

“Cömert kişi, Allah’a yakın, Cennete yakın, insanlara yakın ve Cehenneme uzaktır. Cimri insan, Allah’a uzak, Cennete uzak ve Cehennem ateşine yakındır. Cömert cahil, ibadet eden cimriden Allah’a daha sevimlidir.”102

“Gıbta edilecek kişiler­den biri de cömertlerdir.”103  

Resul-i Ekrem (asm.) insanların dünyada yaşadıkları müddetçe cömert olmalarını, işi öldükten sonraya bırakmamalarını tavsiye eder:

“Sadakaların en iyisi, bizzat kendisinin vereceği sadakadır. Sadakayı sağlığınızda, malı­nız elinizde iken, kime isterseniz dilediğiniz kadar veriniz. Yoksa can boğaza geldikten sonra geç kalmış olursunuz. Sizden sonrakiler istedikle­rini yaparlar.”104 

Cabir b. Abdullah şöyle derdi:

“Resulullah kendisinden herhangi bir şey istendiğinde asla ‘Hayır’ dememiştir.”105 

Hazret-i Ali‘den (ra.) şöyle rivayet edilmiştir:

“Resulullah’tan bir şey istendiği zaman, eğer isteği yerine getirmek isterse, ‘peki’ der, eğer yerine getiremeyecekse, susardı. Hiçbir şey için ‘hayır’ dememiştir.”106 

“Öyle zamanlar yaşadık ki, aramızdan hiçbiri, Müslüman kardeşinden daha çok altın ve gümüşe sahip olmayı düşünmezdi…” diyen Abdullah b. Ömer’in (ra.) sözü, bize, ashabın cömertliğini ve isâr konusunda nasıl davrandığını göstermektedir. Şu halde sonradan pişmanlık duymamak için, müslüman cömert davranarak Allah’ın kendilerine ihsan ettiği nimetlerden O’nun rızasına uygun olarak harcamalıdır. 

Cenab-ı Hak bir ayet-i kerimede mealen şöyle buyurmaktadır:

“Sizden birine ölüm (alametleri) gelip de, ‘Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka versem ve salihlerden olsam.’ demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden (Allah yolunda) harcayın.” 107 

Gazzali der ki,

“Malı olmayan kişide hırs değil, kanaat olmalıdır. Malı olan kişide ise cimrilik değil cömertlik olmalıdır.” 

“Cömertlik cennette bir ağaçtır. Cömert olan onun bir dalına yapışmıştır ve o dal onu cennete götürmeden bırakmaz. Cimrilik de cehennemde bir ağaçtır. Cimri de bu ağacın bir dalına yapışmıştır. O dal o adamı cehenne­me götürmeden bırakmaz.”108 

Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur: 

“Âdemoğlunun en cömerdi ve en kerimi benim. Benden sonra, onların (Âdemoğlunun) en kerim ve en cömerdi ise bir insan-ı kamildir ki, o insan hususi bir ilme mazhar olacak ve o ilmi neşredecektir. Kıyamet gününde müstakil bir cemaat hâlinde haşrolacak­tır.”